TEKNOLOJİ HER ZAMAN MUTLULUK GETİRMİYOR (İnternet nedenli fesihlere dikkat)

internetworldstats”ın araştırma şirketi ACNielsen’e dayanarak yayımladığı verilere göre, halen dünyada yaşayan 6 milyar 420 milyon insanın yüzde 13,9’u (938 milyon 711 bini) internet kullanıyor. Son 4,5 yılda dünyada internet kullanıcılarının sayısı yüzde 160 arttı. Fakat bu oran Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu’da yüzde 312, Karayipler ve Latin Amerika’da yüzde 277 ve Afrika’da yüzde 258 olarak gerçekleşti.

 

İnternetin daha önce de hızlı geliştiği ve bu nedenle pazarın kısmen doyuma ulaştığı Kuzey Amerika’da ise son 4,5 yılda internet kullanıcılarının sayısı sadece yüzde 106,7, Avusturya ve Yeni Zelanda’da yüzde 116 ve Avrupa’da yüzde 161 artabildi.

 

Ülkelere bakıldığında ise yaklaşık 203 milyon ile dünyada en fazla internet kullanıcısına sahip ABD’yi 103 milyon internet kullanıcısıyla Çin, 78 milyon internet kullanıcısıyla Japonya ve 47 milyon internet kullanıcısıyla Almanya izliyor. Türkiye ise 73.5 milyon olduğu tahmin edilen nüfusuna rağmen 7 milyon 270 bin internet kullanıcısıyla dünyada 24’üncü sırada yer alıyor.

 

Yukarıdaki veriler bir bilgisayar dergisinin sitesinden alınmıştır[1]. Yukarıdaki alıntıda internet kullanımının ülkemizde her ne kadar yeterince yaygınlaşmadığına dikkat çekilse de artık gerek günlük yaşantımızda ve gerekse işyerlerimizle, çalışma hayatımızda internet kullanımı neredeyse vazgeçilmez bir araç halini almıştır.

 

İnternetin yaşantımıza ve iş hayatımıza kattığı renk ve kolaylıklar hiç şüphesiz ki yadsınamaz. Gerçektende internet çağın mucizesi bir araç ve artık alış-verişten, mesleki araştırmalara, eş bulmaktan iş bulmaya kısaca hayatımızın her alanında İnternet var artık.

 

Aslında yazımızın başlığında vurgu yapmaya çalıştığımız gibi teknoloji insanlara kolaylık ve dolayısı ile de mutluluk getirmelidir. Ama gelin görün ki  “her nimetin bir külfeti vardır” özdeyişi bu konuda da devreye giriyor.

 

İşyerlerinde İnternet kullanımının yaygınlaşması iş yaşamına ilişkin kolaylıkların yanında işyeri disiplinine ilişkin sorunları da beraberinde getirmeye başladı. Şirket yönetimleri, Personel ve İnsan Kaynakları yöneticileri bu konudaki sorunlara çözümler aramaya giriştiler. Çünkü çalışanlar mesai saatlerinde bilgisayarlarını yoğun biçimde mesajlaşma, sohbet ve iş dışında (hobi amaçlı ya da spor, aktüel vb.) amaçlar için kullanmaya başladılar.

 

Bu durum da doğal olarak işyeri yönetimlerini çeşitli tedbirler almaya yöneltti. Artık pek çok kuruluşta MSN, ICQ ve benzer sohbet programlarının çalışanların bilgisayarlarına yüklenmesi yasaklanırken, iş saatlerinde iş amaçlı kullanımlar dışındaki internet kullanımına sınırlamalar getirildi.

 

Aslında işyeri yönetimlerini sadece mesai saatlerinde personellerinin yaşadığı konsantrasyon kayıbı değil güvenlik sorunları da bu tür önlemler almaya zorladı. Çünkü bilindiği gibi dışardan gelen mesajlarla ve/veya indirilen programlarla virüs saldırılarına maruz kalan şirketler ciddi veri kayıplarına uğramaktadırlar.

 

İş yeri yönetimleri bu konuda önlem olarak neler yapmaya başladı derseniz;

 

Personel yönetmeliklerine bu konuda maddeler konulmaya başlandı ve teknoloji yardımıyla çalışanların bilgisayarları izlenmeye başlandı. Bu kurallara uymayan personele ise ihtar ve daha katı disiplin cezaları uygulanmaya başlandı.

 

Bu arada çalışanların İnternet aracılığıyla birbirlerine gönderdikleri mesajların içerikleri de sorunlar yaratmaya başladı. Bu mesajların iş saatleri içinde ve iş ortamında gönderilmesi, okunması İş yasası açısından geçerli, ya da haklı fesih nedenleri yarattığı gerekçesiyle kimi işverenler çalışanlarının iş sözleşmelerini sona erdirdiler.

 

Hal böyle olunca konu ister istemez yüksek yargıya da taşındı ve işten çıkartılma yaptırımına uğrayan çalışanlarla işverenler arasındaki davalar yeni içtihatlar oluşturdu.

 

Şimdi dilerseniz bu konuda meydana gelen çeşitli olaylara ve bu olaylara ilişkin Yüksek mahkeme kararlarına bakalım.

 

Bu olayımız sıkça karşılaştığımız iletim (forward) mesajlar yüzünden işinden olan bir çalışana ait. Aynı işyerinde çalışan bir iş arkadaşına (kadın) yönlendirdiği bazı müstehcen içerikli mesajlar sonucunda işveren işçinin iş sözleşmesini haklı nedene dayanarak sona erdirmiştir. Bunun üzerine işçi işe iade davası açmış ve yerel mahkeme işçiyi haklı bularak feshi geçersiz saymıştır. Buna karşın İşveren de kararı temyiz ederek konuyu Yüksek yargıya taşımıştır. Kararı inceleyen Yargıtayımız aşağıdaki gibi hüküm kurmuştur.

 

“Dosyadaki bilgi ve belgelerden; bir eğitim kurumu olan davalı vakıfta bölge eğitim sorumlusu olarak çalışan davacının, davalının ibraz ettiği, davacının da kendisi tarafından çekildiğini kabul ettiği e-mail kayıtlarından, işyeri bilgisayarını kullanarak, mesai saatleri içinde aynı yerde çalışan bir hanım iş arkadaşına edep dışı sözler ve resimler içeren mesajlar gönderdiği anlaşılmıştır. Bizzat davacı tanıkları bu mesajların işverence 07.01.2004 tarihinde öğrenildiğini ifade etmişlerdir.

 

Bu durumda davacının iş aktinin feshi geçerli bir sebebe dayandığının kabülü gerekir. Böyle olunca davacı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddelerinde yer alan işe iade hükümlerinden yararlanamayacağından aynı Yasanın 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” [2]

 

Görüldüğü gibi yüksek mahkeme işçinin bu davranışının her ne kadar haklı nedenle fesih sayılamasa da geçerli nedenle fesih sebebi saymış ve yerel mahkemenin işe iade kararını bozmuştur.

 

Buna benzer bir diğer örnek olay ise işverenle mesajlaşma sırasında kullanılan İngilizce argo bir deyim sebebiyle meydana gelmiştir.

 

Kararı birlikte inceleyelim;

 

DAVA VE KARAR: Davacı işçi, iş akdinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine, işe iade ile işe başlatmama tazminatının belirlenmesini istemiştir. Davalı işveren ise, davacının iş akdinin İş Kanunu’nun 25/II gereğince haklı nedenle feshedildiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

 

Mahkemece feshe gerekçe yapılan, davacı tarafından işyerinde e-posta yazışmasında kullandığı “kick their ass baby” ifadelerinin aşağılama, küçültme ve küfretme mahiyetinde kullanılmadığı gerekçesiyle feshin geçersizliğini ve işe iadesine karar verilmiştir.

 

Davacı tarafından e-mail’de kullanılan “kick their ass baby” (k…..larını tekmele bebeğim) sözcükleri her ne kadar küfür ve hakaret içermekte ise de; sert bir argo deyimi olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. İşyerinde ve iş saati içinde işverenle bir konuda yapılan yazışmada bu şekilde argo kelimenin kullanılması her ne kadar İş Kanunu’nun 25/II. maddesi kapsamında haklı fesih hali oluşturmaz ise de bu şekildeki bir davranış işyerinde çalışma düzenini ve huzur bozucu nitelikte olup geçerli fesih hakkıdır. Bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekir. [3]

 

Bu karardan da anlaşılacağı üzere Yargıtayımız bu tür mesajlaşmalara pek sıcak bakmıyor.Tüm çalışanlara mesajımız; teknolojiyi kullanmak güzel ama, iş saatlerinde internet kullanımı ve mesaj içeriklerine dikkat teknoloji kimi zaman işsiz kalmamıza bile neden olabiliyor.

[1] www.byte.com.tr

[2] Y9.H.D.E.2004/18435 K.2004/28069 T.16.12.2004

[3] Y.9.H.D.2005/32512 K.2005/36421 T.17.11.2005