4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca, işverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren işçiyi işçinin başvurusu üzerine bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle mükellef olacağı düzenlenmiştir. Aynı madde de, işçiye kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının da ödeneceği hüküm altına alınmıştır.

Devamını oku

4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen en önemli yeniliklerden bir tanesi işe iade müessesesidir.  Kanunda yer alan şartlara uygun olarak fesih yapılmadığı takdirde; mahkeme feshin geçersizliğine karar verebilecek ve işçinin geçersiz fesih tarihinden itibaren mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadar çalıştırılmadığı en fazla dört aylık süreye ilişkin ücret ile işçinin işverence işe iade alınmaması halinde dört ile sekiz aylık ücreti arasında belirleyebileceği bir tazminata hükmedebilecektir.

Devamını oku

4817 Sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun 06.03.2003 tarih ve 25040 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Söz konusu Kanun ile birlikte, değişik kurumlarca çalışma izni verilmesinin oluşturduğu sakıncalar giderilmeye çalışılmış ve aynı zamanda çalışma izni prosedür ve işlemlerinin tek elde toplanması amaçlanmıştır.

Devamını oku

İŞE GÜVENCESİ TAZMİNATININ GELİR VERGİSİNE TABİ OLMADIĞI YÖNÜNDE VERİLEN DANIŞTAY KARARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

İşe iade kararı neticesinde ödenmesi gereken tazminatların gelir vergisine tabi olup olmadığı konusunda çeşitli tereddütler doğmuştur. Boşta geçen dört aylık süreye ilişkin ücret ve diğer sosyal hakların Gelir Vergisi kapsamında ücret sayılarak vergilendirileceği hususu açık iken, dört aydan sekiz aya kadar hükmedilebilecek iş güvencesi tazminatının Gelir Vergisi Kanunu madde 25 kapsamına girip girmeyeceği uygulamada çeşitli tartışmalara yol açmış ve biz de önceki yazılarımızda söz konusu tazminatın ilgili madde kapsamındaki muafiyete girmeyeceği kanaatine varmış idik.

Devamını oku

Bir iş ilişkisininde tarafların birbirlerine karşı temel sorumluluğu, işçinin üstlendiği edimi hakkıyla ifâ etmesi, işverenin ise bunun karşılığında işçiye ücretini ve diğer sosyal haklarını ödemesidir. Ancak bu ilişkinin kurulması ve hukuka uygun olarak devam etmesi için sadece yukarıda belirtilen hak ve borçların yerine getirilmesi yetmemektedir. İşçinin sadakat borcu, işverenin eşit davranma ve işçiyi gözetme borcu de en az yukarıda sayılan hususlar kadar önemli ve değerlidir.

Devamını oku

4857 sayılı İş Kanunu 74.maddesinde “Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kulllanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Devamını oku

İşveren, işin yürütümünde çalışanıyla kurduğu ilişkilerde temel bazı kurallara uymakla yükümlüdür. Anayasa’da düzenlenen “eşitlik ilkesi” İş Kanunu’ndaki hükümlerin anayasal dayanağını oluşturmaktadır. 4857 sayılı iş kanunumuzun 5. maddesinde[1] ise eşit davranma ilkesine aykırı davranılması halinde işçinin dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebileceği hüküm altına alınmıştır.

Devamını oku