Tekel işçileri ne istiyor ? (4-C’ li) olmak ya da olmamak

Ülkemizde ne yazık ki hak arayışı içinde olanlara pek sıcak bakılmaz. Özellikle basınımız malum sebeplerle çalışan sorunları karşısında duyarsızlıklarını muhafaza etme eğilimindedir. Bir işçi eylemliği olduğunda sebep sonuç ilişkisi mantığı içinde bu eyleme neden kalkışıldığı değil de işin polisiye yanı ön plana çıkar ve manşetlere taşınır. Yakın örnekler arasında demiryolu işçilerini hatırlıyoruz. İş bırakan veya yavaşlatan işçiler halkımızdan da tepki görmüşler ve iş yolda kalanların eylemcileri tartaklamasına kadar varmıştı.

 

Bir ülkede demokratik hak arayışları ve bu arayışlara olan hoş görü ile anlayış aslında o ülkedeki genel demokrasi anlayışı ile alakalı bir konudur. Bu tür hak arayışlarına Ülke yönetiminin bakış açısı yapılan en üst düzeydeki açıklamalar ve alınan polisiye tedbirlerle birlikte açık bir biçimde ortadadır. Ülkemizin cumhuriyet tarihinde demokratik açılımlardan hiç bu kadar çok söz edilmeyen bir dönem yaşanılmaktadır. Ancak işçilerin hak kayıplarına karşı geliştirdikleri bu demokratik reflekse karşı yaşanılanlar hepimizin gözü önünde cereyan etmektedir.

 

Şimdi bir süredir ülkemizin gündemini meşgul eden Tekel işçileri direnişi ile karşı karşıyayız. Özelleştirme sonucunda mevcut işlerini yitirip sözleşmeli işçi statüsüne alınmak istenen Tekel işçileri günlerdir ülkenin dört bir yanından gelerek aileleri ile birlikte Ankara’da bir dizi eylemlik içindeler. Bu eylemlerin açlık grevine dönüştüğünü de biliyor ve gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz. Son olarak İşçilerin mensup olduğu Tek-Gıda iş sendikası başkanı Mustafa TÜRKEL’ in yaptığı genel grev ve hükümeti devirme yönündeki açıklamalara Başbakan çok sert karşılıklar verdi ve  “Avucunu yalarsın, sen kim oluyorsun” dedi.

 

Bu haberleri bir yana bırakıp dilerseniz konunun özüne dönelim Tekel işçileri niçin bu tür bir eyleme kalkıştılar? Başbakanın dediği gibi kıdem ve ihbar tazminatlarını alıp 4-C’ li olarak çalışmaya devam etseler ya daha ne istiyorlar?

 

Ülkemizdeki sistematik özelleştirme politikalarına ve bunların nedenlerine bu yazıda değinmemiz mümkün değil.  Ancak özetle ülkemizde adı üzerinde TEKEL konumunda olan ve zarar etmesi mümkün olmayan bir işletmenin içki ve tütün bölümlerinin Amerikan kuruluşlarının eline nasıl geçtiğinin öyküsünü sanım hepimiz biliyoruz[1]. Ancak özelleştirmeler ülkemize sadece ekonomik kayıplar getirmekle kalmıyor. Konunun bir de çalışanlarla ilgili boyutu var. Yapılan özelleştirmeler sonucunda pek çok işçi işini kaybetti ya da adına 4-C denilen ucube bir statüde çalışmak zorunda kalıyorlar.

 

Peki, işçilerin direndikleri bu 4-C statüsü onlara neler getiriyor?

 

Öncelikle Tekel işçileri kamuda 4857 sayılı yasa çerçevesinde çalışan sendikalı işçilerdir. Bu işçilerin ellerine kıdemlerine, öğrenim durumlarına, yaptıkları işe göre ortalama 1000-1500 TL civarında ücret geçmektedir. Yani kimi basın organlarında yer aldığı gibi yüksek ücretlerle çalıştıkları bilgileri gerçeği yansıtmamaktadır. O halde birde 4-C’ li olursalar durumlarının ne olacağına bakalım.

 

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre, memurlar ile sözleşmeli ve geçici personeller; A, B, C fıkralarıyla tanımlanıyor. C fıkrası, özelleştirmelerden dolayı başka kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilecek geçici personelleri kapsıyor. C statüsünü tanımlayan ilk koşul bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olması. İşte bu şekilde çalışanlara 4-C’li deniyor.

 

TEKEL işçileri için bu uygulama ne anlama geliyor?

 

Bu maddeye göre bir işçi en çok 10 ay çalışabiliyor. Bu süre 4 aya kadar inebiliyor. Geçici personellere, tahsil dereceleri dikkate alınarak belirlenecek brüt aylık ücretler ödeniyor. Bu ücretler 2010 yılında yapılan iyileştirmelerle birlikte;

 

İlköğretim mezunları için 772 TL.  Lise mezunları için 856 TL. Yüksek okul mezunları için 938 TL. dir. Ayrıca hemen belirtelim ki bu işçiler sözleşmeli ve geçici işçi kapsamında olduklarından kıdem –ihbar tazminatı sendikalılık gibi haklardan yoksun hale dönüşüyorlar.

 

Başbakan ülkemizde 19 bin dolayında çalışan olduğunu ve onların ülke evladı olup olmadığını soruyor. Sayın Başbakan tabi ki onlarda ülke evladı ama aradaki farka bakıldığında 4-C’ li olanların ne yazık ki üvey evlat görünümünde olduğu izlenimi uyanıyor.

 

Gerçekten de Devlet son dönemde kamu alanında yoğun biçimde sendikal haklardan yoksun düşük ücretli işçi çalıştırmaya ağırlık vermiş durumdadır. Diğer taraftan özellikle taşeron işçilik kullanmak suretiyle pek çok kamu kuruluşunda işçilik maliyetleri düşürülmeye çalışılmaktadır.

 

Bunun en somut örneklerini İtfaiye gibi kamusal alanın hayati bir iş kolunda yaşadık. Belediyeler itfaiye erlerini taşeron işçisi statüsüne taşıdı ve bu işçiler tıpkı temizlik işçileri gibi her yıl bir taşerondan diğer taşerona devrediliyor. Bu örnekleri çoklandırmak mümkündür.

 

Devlet okullarında vekil öğretmenler taşeron firmaların kadroları üzerinden istihdam ediliyor. Devlet hastanelerinde pek çok çalışan alt işveren konumunda olan temizlik güvenlik şirketlerinin kadrolarında istihdam ediliyor. Ancak aslında onlar bu hastanelerin idari kadrolarında hizmet veriyorlar. Üstelik de bunlar yıllık sözleşmelerle istihdam edilip sendikalılık, yıllık ücretli izin, kıdem, ihbar gibi haklardan yoksun çalıştırılıyorlar.

 

Bu arada işin bir ilginç yanı da şudur;

 

Devlet alt işveren ilişkisi konusunda özel sektöre çok sıkı denetimler getirip bu konuda yeni yasal düzenlemelere giderken kendisi her türlü ( hatta kendi işi olan ve taşerona verilemeyecek işlerde dahi ) muvazaalı iş ilişkileri geliştirmekte ve ortaya “ele verir talkını kendi yutar salkımı “ özdeyişini aratır bir durum çıkmaktadır.

 

Sonuç itibarı ile hükümet Tekel işçileri ile ilgili kararından döner mi bilemeyiz. Bunu yaşayıp göreceğiz. Ancak işçiler bakımından ortada ciddi bir hak kaybı söz konusudur. Üstelik işçilere ödenecek kıdem ve ihbar tazminatları (bu tazminatların ortalama tutarının işçi başına 41 bin TL olduğu açıklandı) bu iş ve hak kayıplarını kaybını önleyecek bir tutar değildir.

 

Yazımızı bu soğuk günlerde Ankara’da zor koşullarda hak mücadelesi veren işçilerimize ve yakınlarına bu koşullarda pek mümkün görünmesede sağlıklar ve esenlikler dileyerek bitirelim.

 

[1] Bu konuda daha geniş bilgi için http://www.karasaban.net/tekel%E2%80%99in-ozellestirilmesinin-ardindan/